28 Eylül 2017 Perşembe

SİDE GEZİ NOTLARI

     Uzun bir aradan sonra nihayet Side gezi notlarımızla sizlerleyiz 😊


     Yaklaşık 14 saatlik yorucu otobüs yolculuğundan sonra Side'ye ulaştığımızdaki yüz ifademizi tahmin etmişsinizdir. 😂 Bu eziyeti çekmemizin sebebi elbette ki uçak fobisi! Fakat söz konusu tatil olunca insan bu eziyete de katlanır hale geliyor. 😁 

  Peki Side'de nerede konakladık, neler yaptık ve nereleri gördük ? 

     Konaklama için Side Resort Hotel'i tercih ettik. Bu tercihimizin en önemli nedeni Side Antik Kenti'ne olan yakınlığı ve yürüme mesafesinde olması. Otel; çalışanlarının tutumu, odaların temizliği gibi birçok konuda bizden tam puan aldı. Denize uzak olması bir sorun olarak görülse de ücretsiz servisleri ile bu duruma çözüm bulmuşlar.  
     Kaldığımız otelin simgesinin nar olması ve gezdiğimiz yerlerde sıklıkla nar simgesini görmemiz bizde bir merak duygusu uyandırdı. Meğer Side nar anlamına geliyormuş! 
Merakımızı giderdikten sonra gezimize Side Antik Kenti ile başladık.
 

  •  SİDE ANTİK KENTİ
Anadolu'nun en eski yerleşim yerlerinden biri olan Side'nin M.Ö 7. yüzyıldan önce kurulduğu söylenmekte. 13. yüzyılda Selçukluların 14. yüzyılda ise Hamitoğulları'nın ve Tekelioğulları’nın egemenliği altına giren Side’ye bu devirlerde bir yerleşim olmamış. Side, 15. yüzyılda kesin olarak Türk topraklarına katılmış. Fakat Selçuklular ve Osmanlılar burada yaşamadıklarından onlara ait eserlere rastlamamız mümkün değil. Antik Tiyatrosu, Apollon Tapınağı, Kent Kapısı, hamamları, müzesi ile ünlü olan Side Antik Kenti'ni gezmek oldukça keyifli. Biz gezmeye müzeden başladık. 

  • Side Müzesi 



Müzede sergilenen eserlerin büyük bir kısmı 1947-1967 yılları arasında Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından Side Antik Kenti'nde yapılan kazılarda çıkarılmış. Roma Devrine ait antik agoranın hamamı 1960-1961 yıllarında restore edilerek müze haline gelmiş. Müzenin bahçesinde sıcakta gezmek zor olsa da eserleri görünce buna değdiğini görüyorsunuz. Müzede silah kabartmaları, yazıtlar, lahitler, heykeller, sütun başlıkları gibi birçok kalıntıya rastlamak mümkün. Bizce müzenin tek eksiği müzeyi tanıtacak rehberlerin olmayışı. Eğer birkaç dil bilen rehberler olsaydı hem biz hem de yabancı turistler daha sağlıklı bilgiler ile gezimize devam edebilirdik. Müzeye giriş ücreti 10 TL olup Müzekart sahiplerine ise ücretsiz. Hal böyleyken büyüleyici bir atmosfere sahip olan bu müzeyi muhakkak görün deriz. 😊




  • Side Antik Tiyatro 

Side Antik Tiyatro yaklaşık 20.000 seyirci alabilecek kapasitede. Fakat onu diğer Roma tiyatrolarından ayıran bir özellik var. Burası dağ yamacına değil, kemerli mekanlar üzerine kurulu. Cavea, orkestra ve scene olmak üzere üç kısımdan oluşan tiyatro Pamfilya tiyatroları içerisinde en büyük ve anıtsal olanı. Gladyatör yarışlarının ve hayvan mücadelelerinin yapıldığı bu tiyatro, Bizans döneminde açık hava kilisesi olarak da kullanılmış. Tiyatroya girdiğimizde bizi yabancı bir turistin operası karşıladı. Sesi gerçekten muhteşemdi! 😊 Buraya geldiğimizde insanların binlerce yıl önce sanata nasıl önem verdiklerini de görmüş olduk. Burayı gezmek isteyen kişilerin rahat kıyafetler giyinmelerini öneririz. Çünkü bu olağanüstü yapıya ulaşmak için biraz yol kat etmeniz gerekli. 😊 Son olarak tiyatroya giriş ücreti 15 TL, Müzekart sahiplerine ise ücretsiz! 

  • Apollon Tapınağı

Apollon Tapınağı, Roma Barışı Dönemi olarak bilinen bir dönemde inşa edilmiş. Adını ışık, güzellik, sanat tanrısı olan Apollon'dan aldığı bilinir. Apollon aynı zamanda Side'nin baş tanrılarından biri. 
M.S. 150 yıllarına dayanan tarihiyle görülmeye değer bir miras. Bu tapınak ile ilgili çok enteresan bir olay yaşadık. Seyahate çıkmadan önce gidilecek yerleri araştırırken burayı gördük. Fakat www.muze.gov.tr adresinde tapınağın tadilat nedeniyle ziyarete kapalı olduğu bilgisi vardı. Aynı zamanda sosyal medyada tapınağı ziyaret eden kişilere rastladık. Bu durum haliyle bizde kafa karışıklığına sebep oldu. 😁 Üç farklı yer ile irtibata geçtik. Kimi kapalı olduğunu kimi de bilgi sahibi olmadığını söyledi. En sonunda Side Müzesi'ni arayarak tapınağın ziyarete açık olduğunu ve ücretsiz ziyaret edilebildiğini öğrendik. 😁 Buram buram tarih kokan Side'de burayı ziyaret edemeyeceğimizi düşünüp çok üzülmüştük. Fakat azmin zaferi diyerek ziyaretimizi gerçekleştirdik! 😂  Gecesi ayrı, gündüzü ayrı deniz kenarına yakın mesafede bulunan Apollon Tapınağı'nı sizler de mutlaka görün. 





  • Manavgat Şelalesi   

Tatilimizin son güzergahı Manavgat Şelalesi oldu. Şelale ilçe merkezine 3 km, il merkezine de yaklaşık 72 km uzaklıkta. Antalya'ya tatile gelenlerin mutlaka uğraması gereken, şehrin gürültüsünden uzak, doğayla iç içe, yorgunluk atabileceğiniz bir yer. Rafting, jeep safari gibi aktivitelere de katılabilirsiniz. Çevredeki mekanlarda yemek yiyebilir, bu eşsiz manzaraya karşı çayınızı veya kahvenizi keyifle yudumlayabilirsiniz. Aynı zamanda kendinize ve sevdiklerinize hatıra hediyelikler alabileceğiniz dükkanlar da mevcut burada. Şelaleye giriş için çok cüzi miktarda bir ücret ödemeniz gerekiyor. Bu ücretin alınmasının sebebi bölgenin temizliği ve bakımının sağlanması. Yine ırmak kenarından kişi başı yaklaşık 10 TL tutarında bot turuna katılabilirsiniz. 1 saat süren bu tur oldukça keyifli. 😊  

Otel tatili yerine tarihi turistik yerleri görelim, ülkemizin güzelliklerini keşfedelim diyenlere Side'yi tavsiye ediyoruz ve asla pişman olmayacaksınız diyoruz! 💕





8 Ağustos 2017 Salı

BURSA'DA GEZİLECEK YERLER 3 : TOFAŞ ANADOLU ARABALARI MÜZESİ, TOPHANE PARKI SAAT KULESİ


  • TOFAŞ ANADOLU ARABALARI MÜZESİ: 
     Umurbey Mahallesi'nde bulunan bu müze, Türkiye'de ilk ve tek olma özelliğini taşıyor. Eski bir ipek fabrikasının 1998-2002 yılları arasında restore edilmesiyle oluşturulan bu müzede at arabalarından günümüz çağdaş otomobillerine kadar birçok taşıtı görmeniz mümkün. İçeriğinden biraz bahsedecek olursak Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi girişinde ilk olarak Üçpınar Tümülüsü, tümülüsün içinde yer alan araba parçaları ile tekerlek kalıntıları bizi karşılıyor. Müzede fayton ve at arabası imalatının yapıldığı bir dükkan da bulunmakta. Gezimiz sırasında dükkan içindeki malzemelerin orijinal olduğunu öğreniyoruz. Müzenin devamında farklı şehirlerden getirilen at arabalarını, öküz arabalarını ve bu arabaların fren, çark ve makas sistemlerini görmeniz mümkün. Bu arabaların üstündeki süslemeler ise fevkalade işçilik eseri olup ziyaretçileri büyülemekte. Burada Anadolu arabalarının yaşadığı değişim ve gelişimi de kronolojik olarak görüyoruz. 
     Müzeyi pazartesi günleri hariç saat 10:00 ile 17:00 arası ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca müze bahçesinde yeşillikler arasında bulunan kafeteryada bir şeyler içip günün yorgunluğunu atabilirsiniz. 😊


     
  • TOPHANE PARKI VE SAAT KULESİ : 
     Bursa'daki son durağımız olan Tophane şehrin tam merkezinde bulunmakta. Tophane'yi özel kılan unsurlar ise Saat Kulesi ile Orhan Gazi ve Osman Gazi türbeleri. Aynı zamanda Tophane'den Bursa'yı panoromik olarak görmek mümkün. 
     Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılan Saat Kulesi dört kattan oluşuyor. Aslında bu gördüğümüz Saat Kulesi yapılan ilk kule değil. İlk yapılan kulenin ne zaman ve neden yıkıldığına dair bir bilgi bulunmuyor. Yeni kulenin yapımına Vali Reşit Mümtaz Paşa ve Belediye Reisi Mehmet Emin Bey döneminde başlanmış. 1904 yılında başlayan çalışmalar 1905 yılında son bulmuş. Günümüze ulaşan bu kule Bursa Belediyesi'nce yangın gözetleme amacıyla da kullanılıyor. 


























  • Vee Meşhur Bursa İskenderi 😋
     Bildiğiniz üzere Bursa'nın iskenderi meşhurdur. Biz de buraya gelmişken iskender yemeden olmaz dedik ve rotamızı Tophane'de bulunan Tarihi Bursa Kebapçısı'na çevirdik. Burada iskender yedikten sonra yaşadığımız şehirde yediğimiz neymiş diyeceksiniz 😁 
Çalışanların saygılı ve ilgili tutumları da bizden tam puan aldı. Fiyata gelecek olursak iki tek porsiyon iskender ve iki meşrubat için yaklaşık 65 TL ödedik. Bursa'ya geldiğinizde bu güzel lezzeti yerinde tatmanızı öneririz. 





Bursa gezimizin notlarına burada son veriyoruz. Biz Bursa'da oldukça güzel vakit geçirdik. Size de iyi gezmeler diliyoruz.. 😇

20 Temmuz 2017 Perşembe

BURSA'DA GEZİLECEK YERLER 2 : CUMALIKIZIK, GÖLYAZI, MUDANYA MÜTAREKE EVİ MÜZESİ, TİRİLYE



  • BURSA'NIN TARİH KOKAN OSMANLI KÖYÜ: CUMALIKIZIK
    Cumalıkızık'ın tarihi Oğuz Türkleri'nin 14. yüzyılda Bursa'ya gelmesiyle başlıyor. Oğuz Türkleri'ne ev olan Kızık köyleri doğal afetler nedeniyle yeterince korunamayıp büyük zarar görüyor ve geriye Cumalıkızık'ın da içinde bulunduğu beş Kızık köyü kalıyor. 
Oğuz Türkleri, merkezden uzakta kurdukları bu köylerle kuşkusuz Osmanlı'nın kuruluşuna da büyük katkıda bulunuyor. Cumalıkızık 1981 yılında Kentsel ve Doğal Sit Alanı ilan edilmiş. 2014 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girerek Bursa'nın dünya çapındaki değerlerinden biri haline gelmiş. 
   2002-2005 yılları arasında yayınlanan ''Kınalı Kar'' dizisini hepiniz hatırlarsınız. Cumalıkızık'ın bu kadar tanınıp ziyaret edilmesinde dizinin etkisi oldukça büyük. Cumalıkızık'ın kahvaltısı özellikle gözlemeleri meşhur. Fakat kalabalıktan kahvaltı edecek yer bulmak oldukça güç. Bu yüzden olabildiğince erken saatte gelmenizde fayda var. Hatta gezinize başlamadan güzel bir kahvaltı yapmanızı öneririz. Biz kahvaltı için Azime'nin Yeri'ni seçtik ve buradan oldukça memnun ayrıldık. 
Gezerken hediyelik eşya satan dükkanlara rastlamak mümkün. Buralardan hem kendinize hem de sevdiklerinize hatıra objeler satın alabilirsiniz. Biz de buradan magnet koleksiyonumuza yeni parçalar ekledik 😊


Cin Aralığı 

     Bir rivayete göre Kurtuluş Savaşı'nda işgalcilerin kovaladığı askerler bu sokağa girince bir anda ortadan kaybolmuş. Buradan kaçmanın mümkün olmadığını düşündükleri için onları cinlerin kaçırdığını zannedip buraya ''Cin Aralığı'' adını vermişler. Gerçekten çok dar bir aralık burası. Buraya girip fotoğraf çekilmek de önemli bir turist aktivitesi. 😜























  • BİR BALIKÇI KASABASI : GÖLYAZI (APOLYONT)
Bir zamanlar Apollon Krallığı'nın başkenti olan Gölyazı, mübadeleye kadar sakin bir Rum balıkçı köyüymüş. Mübadelede, Selanik’ten göç eden bazı kişiler buraya yerleştirilmiş. Gölyazı günümüzde ise bir sit alanı olarak koruma altında. 
     2013 yılında yayınlanan ''Güneşi Beklerken'' adlı dizinin Gölyazı'nın ünlenmesinde etkisi oldukça büyük. Hatta biz de bu dizi sayesinde gezilecek yerler listemize Gölyazı'yı ekledik 😊  
     Balıkçılık bu bölgenin en önemli geçim kaynaklarından. Geziniz sırasında hem kadınları hem de erkekleri balıkçılık ile uğraşırken görebilirsiniz. Kadınları bu tarz faaliyetler ile ekonomik hayata katkıda bulunurken görmek gurur verici. 



Aziz Panteleimon Kilisesi 


     Gezerken karşımıza Aziz Panteleimon Kilisesi çıkınca uğramadan geçemedik. Burası Anadolu Rum Ortodoks kiliselerinin önemli örneklerinden. Mübadeleye kadar ibadet yeri olan bu kilise daha sonra çeşitli amaçlarla kullanılmış. Günümüze hasarlı bir şekilde ulaşmasının nedenlerinden biri de yangınlar... Nilüfer Belediyesi tarafından restore edilen kilise 2014 yılında kültürevi olarak yeniden hizmete açılmış. 





Ağlayan Çınar



     Gölyazı'ya gelen turistlerin ilgi odağı olan Ağlayan Çınar, Gölyazı'nın tarihi değerlerinden biri. 730 yıllık geçmişinden günümüze gelen Ağlayan Çınar'a gövdesinden sular aktığı için bu isim verilmiş. Bu yaşlı çınarın aslında hazin bir hikayesi var. 
     Efsaneye göre Rumlarla Türklerin bir arada yaşadığı yıllarda Rum kızı Eleni ile Türk oğlu Mehmet birbirlerini severler. Fakat Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan mübadele antlaşması gereği birbirinden ayrılmak zorunda kalırlar. Rumların köyü terk ettiğini gören Mehmet Eleni'yi ararken karşısına Eleni'nin abisi çıkar ve artık düşman olduklarını söyleyerek Mehmet'e bir hançer saplar. Yaralı olan Mehmet Eleni ile gizli gizli buluştuğu ulu çınarın oyuğuna kadar gelir. Olayı öğrenen Eleni de koşarak oraya gelip Mehmet'i o vaziyette görür ve belinden çözdüğü kuşağın bir ucunu çınara diğer ucunu boynuna dolayarak intihar eder. Efsane odur ki bu olayın sonunda ulu çınar kovuğunun içinde kanlı gözyaşları dökmeye başlar. 
Hikayesiyle bizi etkileyen bu çınara Gölyazı'ya gelmişken uğramanızı tavsiye ederiz.

















     Gölyazı'ya gelmişken göle karşı kahvaltı yapmayı ve sandal turuna katılmanızı tavsiye ederiz. Ayrıca ziyaretinizle ilgili şu önemli bilgiyi de vermeden geçmeyelim : Hafta sonu araç yoğunluğundan dolayı araçlarınızı otoparka park etmeniz isteniliyor. Köyün girişinden itibaren ulaşım Nilüfer Belediyesi'nin ücretsiz servisleri ile sağlanılıyor. 






























  • MUDANYA MÜTAREKE EVİ MÜZESİ 
     Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin siyasi alanda kazandığı ilk başarısı olan Mudanya Mütarekesi bu evde imzalanmış. Bu bina aynı zamanda Mustafa Kemal başkanlığındaki Ankara Hükümeti'nin Türk milletinin tek temsilcisi olarak ilk kez kabul edildiği yer olması dolayısı ile önem arz ediyor.
 Mudanya Mütareke Evi 1937 yılında Mudanya Belediyesi'ne bağlı müze olarak açılmış, 1959 yılında ise Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne devredilmiş. 
    Müzede neler olduğundan bahsedecek olursak, 1. katta Türk ve İtilaf devletlerinin çalışma odaları ve mütarekenin imzalandığı salon bulunuyor. 2. katta ise İsmet İnönü ile Asım Gündüz paşaların ve yaverlerinin yatak odaları yer alıyor. Müzede ayrıca Kurtuluş Savaşı ve mütarekeye ait çeşitli belge ve malzemeler, döneme ait birtakım eşyalar sergileniyor.
    Bu müzeyi tarihimiz için önemli olması sebebiyle ziyaret etmenizi öneririz. Müze, Mudanya'da sahil kıyısından yürüdüğünüzde karşınıza çıkacaktır. Pazartesi günleri hariç 5 TL karşılığında ziyaret edebilirsiniz.
     



















  • ESKİ BİR RUM KÖYÜ : TİRİLYE 
     Uzun yıllar boyunca Rumların yerleşim yeri olan Tirilye, tarihi yapıları ve sevimli sokakları ile öne çıkıyor. Tirilye isim konusunda zaman zaman farklılıklar yaşamış bir belde.Tabelalarda Tirilye'yi Trilye ya da Zeytinbağı olarak görmeniz mümkün. Bunun yanı sıra 1909'da suikaste kurban giden Mahmut Şevket Paşa'nın anısına buraya Mahmut Şevket Paşa da denmiş fakat halk Tirilye demeye devam etmiş. 1963 yılında Zeytinbağı adı verilen beldeye halk yine benimsemediği için 2011 yılında yeniden Tirilye adı verilmiş.
     Tirilye, Bursa ve civarındaki şehirlerden ziyaretçilerin günübirlik ya da hafta sonu için tercih ettikleri bir yer. Aslında burayı gezmek için yarım gün bile yeterli o yüzden Mudanya ile aynı gün gezmenizi tavsiye ederiz.  



Çamlı Kahve

      Çamlı Kahve,Tirilye’yi yukarıdan gören bir falezin üzerine kurulmuş, harika manzarasıyla kahvaltı yapabileceğiniz bir mekan. Kahvaltılık olarak çok çeşitli bir menüye sahip olmasa da oturup bir çay içebileceğiniz ya da gözleme yemek için tercih edebileceğiniz bir mola yeri olabilir. Tirilye'yi özellikle hafta sonu ziyaret edecekler için bir önerimiz var. Burada kahvaltı etmek gibi bir düşünceniz olursa saat 10.00'dan önce mekana geçmeniz yararınıza. Aksi halde boş masa bulmakta zorlanabilirsiniz.
     Mekanı bulmak için Tirilye’nin girişinden itibaren levhaları takip etmek ve kısa bir yokuş çıkmak gerekiyor. Arabayla gelecekler için de ücretli otopark mevcut. 





























Tirilye Çarşısı

     Burada özel olarak bir çarşı bulunmadığı için gördüğünüz bu dükkan kendine ''Tirilye Çarşısı'' demeyi tercih etmiş. Dükkanın içerisinde yüzlerce küçük eşya ve ev aksesuarı bulunmakta. Bu sevimli çarşıyı gezebilir buradan hediyelik eşya satın alabilirsiniz. Tirilye'ye yolunuz düşerse bu şirin dükkana uğramadan geçmeyin deriz. 


13 Temmuz 2017 Perşembe

BURSA'DA GEZİLECEK YERLER 1 : YEŞİL TÜRBE, YEŞİL CAMİ, ULU CAMİ, KOZA HAN


     Osmanlı Devleti'nin ilk başkenti olan Bursa, tarihi ve kültürel yapısı bakımından Türkiye’nin en önemli kültür merkezlerinden biridir. İçinde camileri, türbeleri bulunduran bu güzel şehirde dolu dolu bir hafta geçirme fırsatımız oldu. Bursa gezimizin ilk yazısını camilere ve türbelere ayırmak istedik.


  • YEŞİL CAMİ VE YEŞİL TÜRBE

     Bursa’da ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli örnekleri arasında yer alan Yeşil Cami, Çelebi Sultan Mehmet tarafından XV. yüzyıl başlarında yaptırılmış. İç kısmı sekiz bölüme ayrılmış olan Yeşil Cami'nin planı ters T şeklinde. Caminin üzeri iki kubbe ile örtülmüş.
Camide İznik çinilerine rastlamaktayız. Bu sayede görkemli bir görüntüye şahit olduk. Caminin yapımında ise Marmara Adası'ndan getirilen mermerler kullanılmış. 
     İbadet alanına girdiğimizde her iki yanda odalar görmekteyiz. O dönemde sancaklardaki konuların görüşülmesi için kullanılan bu odalar, sonrasında mahkeme salonu olarak kullanılmış. Cami ibadete açık olup aynı zamanda turistlerin de ilgi odağı halinde. Cami gezimizin sonuna gelmişken, buraya külliye özelliği kazandıran ve günümüzde Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan Sultaniye Medresesi'ni de ziyaret etmenizi öneririz. 


    
     Yıldırım Bayezid'in oğlu Sultan Mehmet Çelebi tarafından 1421 yılında yaptırılan Yeşil Türbe ise, Bursa'nın sembolü haline gelmiş olan yapılardan biri olup Yeşil Cami'nin karşısında yer alır. Sekizgen bir planla tasarlanan Yeşil Türbe'de orta kısımda Sultan Mehmet Çelebi'nin sandukası bulunuyor. Aynı zamanda oğulları Şehzade Mustafa, Yusuf ve Mahmut; kızları Sitti Hatun, Selçuk Hatun ve Ayşe Hatun; dadı Daya Hatun'a ait sandukalar da var. Burada da İznik çinilerine rastlıyoruz. Onarımlar neticesinde sayılarında azalma olsa da hala o muhteşem çinileri görmek mümkün. Kadın ziyaretçilere ufak bir tavsiyemiz olacak. Yanınızda eşarp bulundurmanız yararınızadır. Orada da örtünecek eşarplar mevcut fakat kendinizinkini tercih edeceğinizi düşünüyoruz. :))





  • ULU CAMİ 

     Bursa'nın en görkemli ve tarihi bakımdan en önemli camisi olan Ulu Cami, Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış. 20 kubbesi ve çok ayaklı yapısıyla dikkat çekmekte. Ulu Cami, kapalı namaz kılma alanı açısından Türkiye'nin en büyük camisi olma özelliğini gösteriyor. Cami içindeki şadırvan camiye ayrı bir hava katmış. Meğer şadırvanın bir hikayesi varmış. Bir rivayete göre cami yapımı için arazi istimlak edilirken, şadırvanın bulunduğu yerdeki toprak parçasının sahibi olan kişi, arazisini satmak istememiş fakat arazi zorla alınmış. Daha sonra, zorla alınan yerde namaz kılınmaz diye düşündükleri için o yere şadırvan yapılmış. 
     Ziyaretimiz sırasında yabancı turistler ağırlıktaydı. Yabancı turistlerin ziyareti sevindirici olsa da biz Türklerin de tarihi ve dini yapılarımıza önem vermesi gerektiğini düşünüyoruz. 






  • KOZA HAN 
     Ulu Cami'nin yanında bulunan Koza Han'ı görmeden olmaz dedik ve bir sonraki rotamızı Koza Han olarak belirledik. Şehrin Osmanlı'ya sağladığı ekonomik katkıları ev sahipliği yaptığı 18 handan anlayabiliyoruz. Fakat bu 18 handan sadece biri olan Koza Han'ı görme fırsatı bulduk. Koza Han o yıllarda ipek böceği kozalarının satıldığı yermiş. İpek böceği üreticiliği Kuzey Batı Anadolu'nun Türkmenleri tarafından yüzyıllardır yapılmakta olup bu gelenek sayesinde elde edilen ipek kumaşlar Bursa'nın tekstil kenti olmasında önemli role sahip olmuş. 
     İki katlı olan Koza Han'ın üst katında ipek ürünlerin bulunduğu kaliteli dükkanların yanı sıra alt katında ise dinlenebileceğiniz kafeteryalar bulunmakta. Bizce alışveriş sonrası bu kafeteryalarda yorgunluk kahvesi içebilirsiniz. Ayrıca dondurmalı irmiği de tavsiye ederiz. :) 




  Yazılarımız Bursa'da gezilecek yerler serisi ile devam edecek, takipte kalın :) 

   


29 Haziran 2017 Perşembe

KURGUDAN ZİYADE GERÇEKLİĞİ HİSSETTİREN BİR MÜZE: MASUMİYET MÜZESİ

      
   Orhan Pamuk tarafından yaratılan Masumiyet Müzesi,roman kahramanı Kemal’in sevgilisi Füsun’dan biriktirdiği eşyaları içeren kurgusal bir müzedir. Müze,2012 yılında İstanbul-Çukurcuma’da açılmıştır.
    Müzeye ulaşmanın birçok farklı yolu mevcut. Fakat biz İstiklal Caddesi’nden yürüyerek gitmeyi tercih ettik. Yürüyüşümüz esnasında müzede nasıl eşyalarla karşılaşacağımızın heyecanını yaşadık. Müzeye girişte farklı alternatifler var. İsterseniz bilet ile,isterseniz de romanınızla gişeye gidip sayfa 537’deki kısmı mühürletip tek girişlik davetiyeniz ile giriş yapabilirsiniz. Biz romanımızı mühürleterek giriş yapmayı tercih ettik.
    Beş katlı müze binasının dört katında sergileme alanı mevcut. Her katta romanın bölüm numarasını ve başlığını taşıyan sergileme kutuları var. 68.kutu dışında tüm kutular sırasıyla birbirini takip ediyor. 68. Kutu giriş katında sergileniyor. Bunun sebebi “4213 İzmarit” başlıklı kutunun müzenin en büyük parçası olmasıdır. Her izmaritin altında Orhan Pamuk’un el yazısı ile yazdığı notlar bulunuyor. Müzeye ilk adım attığımızda karşımıza çıkan bu izmaritlerle dolu panoyu görünce çok şaşırdık ve hemen fotoğrafını çekmek istedik.



       Müzenin ilk ve ikinci katında kitabın 83 bölümünün her birini yansıtan,o dönemlerin İstanbul’unu ve yaşanan hayatları anlatan eşyalarla dolu vitrinler karşıladı bizi. Çeşit çeşit kolonyalar, Meltem gazozları, inci küpeler,rakı ve diğer içkiler, fotoğraflar, gazete kupürleri, ayakkabılar, kıyafetler, birtakım mutfak eşyaları gibi birçok eşyanın birleşimi olan bu vitrinler bize o dönemlerde yaşıyormuş duygusunu uyandırdı. Romanın ve müzenin kurgu değil de, adeta yaşanmış bir hayattan alıntı yapılarak oluşturulduğunu düşünmedik değil açıkçası. Ortamın loşluğu bizi biraz rahatsız etse de, müzede sunulan eşyalar bunu çok güzel örtüyordu. 
  Binanın çatı katında Kemal’in hayatının son yedi yılını yaşadığı odası var. Yatağı, komodini, pijaması, suyu, çıkarttığı çorapları, valizi ve notlarıyla hakiki bir oda ortamı yaratılmış. Sanki her an çıkıp gelecek ve bizimle hikayesini paylaşacakmış gibi,sanki kurgu değil de gerçekmiş gibi…
     
   
  Kemal’in odasına Orhan Pamuk’un kendi dünyasından paylaştıkları eşlik ediyor. Kitabı yazarken aldığı notlar, kitabın asıl kopyasından el yazımı sayfalar, vitrinlerin Orhan Pamuk’un elinden çıkmış çizimleri… Yazarın bu paylaşımı ile birlikte müze daha anlamlı kılındı gözümüzde. Büyük bir emek verildiğine şahit olduk. Orhan Pamuk’un kendi elleriyle tasarladığı bu müzenin yabancı turistler tarafından da ilgiyle ziyaret edilmesi bizi ayrıca mutlu etti. Ellerinde farklı dillere çevrilmiş romanları görünce şaşkınlığımızı gizleyemedik. İçlerinden birine müzeyi nasıl bulduğunu sorma fırsatımız oldu. Aldığımız cevap : “Muhteşem!” idi. Ülkemizde nadir bulunan edebiyat müzelerinden biri olan Masumiyet Müzesi’ne gösterilen ilgi sevindiriciydi. 

   2014 yılında Masumiyet Müzesi’nin,Avrupa Konseyi tarafından 1977 yılından beri verilen European Museum of the Year (EMYA)/Avrupa Yılın En İyi Müzesi ödülüne layık görülmesi bizi çok gururlandırdı. Bu ödülü Soma faciasında hayatını kaybeden madencilerimize ithaf etmesi de duygulandırdı.
   Son olarak müze ziyaretimizi müze dükkanından yaptığımız alışverişle tamamladık. Herkese ödül almış bu eşsiz edebiyat müzesini ziyaret etmesini öneriyoruz. Fakat kitabı okuyup ziyaret etmeleri daha yararlı olacaktır. Duygular bu şekilde daha yoğun yaşanacaktır. 


Sevgiler...